Cuma, Nisan 20, 2007

Rüzgar...

Rüzgar, ruhumu tenimin sıcaklığından koparıp atmak arzusu içinde. Gözlerim kapalı ya da hava karanlık, bilmiyorum ama rüzgarı hissetmek onun sayesinde kendimi bir kez daha bulmak huzur verici. Sürekli ilerliyorum rüzgara doğru ama hiçbir yorgunluk belirtisi yok. Ne kadar garip bir durum.
Duyularım yavaş yavaş işlevselliklerini kazanmaya başlıyor. Bir atın üstündeyim, uçsuz bucaksız bir vadide dört nala ilerliyorum.Yalnız değilim, bunu bilmek hiç olmadığım kadar mutlu ediyor beni. Bir topluluğun parçası olmak çok güzel çünkü yalnızlık bana göre değil. Belki de bu düşünceler uzun geçen yalnızlığımın ardından oluştu. Olabilir ve de değişebilir. Bilmiyorum, lakin şu anda tek arzum yaşadığım mutluluğun tadına varabilmek doyasıya.
Sonra rüzgarın değdiği elimi, tenimi görüyorum. Neye uğradığımı şaşırıp kalakalıyorum atın üzerinde. Daha doğrusu düşüveriyordum az kalsın. Tenim aynı değil, ben aynı değilim. Hesaplamaktan dahi vazgeçtiğim yıllar boyunca ben hep aynıydım, ne tenimde ne rengimde hiçbir değişiklik olmuyordu, ne de hayallerle karışık anılarımda.
Tuhaf giden bir şeyler olduğu aşikardı. Nasıl anlatayım bilemiyorum ama sanki ben, ben değildim aynı zamanda da bendim hiç olmadığım ve hissetmediğim kadar.
Nasıl yapacağımı bilmesem de düşünür düşünmez tuttuğum ip tarzı şeyleri kullanarak atı durdurdum. Ve indim. Ayaklarımın altındaki yeri hissetmek bile huzurla dolduruyordu aciz bedenimi. Aciz, evet anılarını ve kendini dahi bilmekten aciz bir beden hatta ruha sahibim. Hayır, bütün suçu bedene ve ruha atmak yanlış suçu kabullenmeyi öğrenmeliyim, acizim diyebilmeliyim.
Benim durmamın ardından yaklaşık beş dakika sonra yirmi kadar atlı yaklaştı bana doğru. Suratlar bir şekilde tanıdık geliyorlardı ama hatırlayamıyordum. Nasıl iğrenç bir duygu biliyorum bu kadar gönülden sevdiğim insan etrafımdayken onlara karşı neden böyle bir sevgi duyduğumu bile anımsayamıyorum.
Sonra atlardan inmeye başladıklarında boyca daha kısa olduğumu, bir çocuk olduğumu görüyorum. Daha bir çocuğum, beynimde fırtınalar kopuyor, dilime üst üste kilitler vurulmuş adeta konuşamıyorum. Göz yaşlarımın önüne setler çekilmiş, ağlayamıyorum. Hatırlayamıyorum.
Bir çocuğun bedenine kısılmış, duygu fırtınalarım içerisinde çırpınıyorum. Ama bir şekilde kendimi hiç olmadığım kadar benmişim gibi hissediyorum.

Hiç yorum yok:

Dünde Bıraktıklarım

Nexus

İstanbul, Türkiye
Söyleceklerim olmaya devam ettikçe burada olacağım.