Cuma, Nisan 20, 2007

Koridorun sonundaki oda

Hayatım sanki çok ama çok uzun bir zaman dilimine yayılmış gibi geliyor bana. Bu hisse kapılmama neyin yahut nelerin sebebiyet verdiğini tasavvur etmekte güçlük duyuyorum. Lakin geçip giden zaman bana güzel anılar hediye etti. Şu anda içinde bulunduğum haleti ruhiye bana bunları yazmam gerektiğini fısıldıyor. İçimden gelen istekler bu güne dek felaketime açılacak hiçbir kapının yolunu tavsiye etmedi bana. Bu da yazmam için kendimce bir bahane bulmamı sağlıyor.
Yaşamımın uzun bir bölümünü aynı coğrafyanın sınırlı hudutları dahilinde geçirdim. Bundan dolayı mutsuz değilim lakin aksine mutluyum diyebilmek de oldukça güç. Hayat bana yazmam için oldukça çok hikaye sunmuş, geçmişime bir göz atınca fark ediyorum ki.
İlahi bir güce olan inancım sarsılmaz olarak adlandırmaktan her daim gurur duyduğum temeller üzerine inşa edilmiş yüzyıllara meydan okumaya hazır bir yapıyı andırıyor. Sebeplerim bana ait kalsın ama yaşadıklarım herkesçe bilinsin.
Yaşam bir oyundan ibaret, senin önüne az ya da çok sonuç itibariyle bir takım şanslar veriyor ve de seni onları değerlendirmen ölçüsünde sınıyor. Bunun farkına varabilmem için tabi karşıma bir şans çıkmış olmalıydı.
Lakin bazen karşı karşıya kalınan şanslar bile bile geri çevrilir. Sonrasında yaşadığın her gün ya onun hüznünü, ya doğru karar verdiğine inanmanın huzurunu ya da en kötüsü olan kararsızlığı Salı verir ruhunu üzerine hayat.
Zamanıma aidiyet hissedemeyişim tek sıkıntım. İçimde sürekli geçen yüzyılların bana daha fazla mutluluk verebileceği hissini duyuyorum.
Yine beklenen şeyler vuku buluyor, gün doğuyor. Her şey olağan çizgisinde rutin ve sıkıcı adımlarla ilerliyor. Doğan güneş aklıma geçmişe ait manzaraların hücum etmesine sebep oluyor. Karışık görüntüler yavaşça netleşiyor.
Bundan üç sene öncesinde bulutlu başlayan bir güne ait manzara huzur dolu görüntüsüyle bir tüy misali hafifleyip derin bir nefes alıyorum. Havada kar soğuğu olmasına rağmen beni hiç etkilemiyor havayı dışarı üflerken bütün sıkıntılarım da bedenimi ve ruhumu terki diyar eyliyor.
Grinin her tonuna rastlanan gökyüzü hayatım boyunca unutmayacağım bir güzellik sunuyor önüme. İki şerit halinde ekilmiş devasa çınar ağaçları son yapraklarını üzerime doğru bırakıyorlar. Arnavut kaldırımı şeklinde yapılmış ağaçların içine yapılmış bu antik görünümlü yol, yılların izini taşıyan heybetli bir yapının girişine dek yaklaşıyor ve başladığı gibi aniden sona eriyordu.
Pencerelerinin üstlerindeki grotesk motiflerle adeta hayat verilmiş gargoyların şeytani bakışlarını üzerimde hissediyor ve ensemden aşağı doğru inen dondurucu bir hisle harmanlanmış ürpertiyi duyuyorum.
Bu tip manzaralarla daha önce de karşılaşmıştım lakin bu denli ürperdiğimi anımsamıyorum. Ayaklarım alışılagelmiş bir işi tekrar ediyormuş gibi sokuldu devasa çift kanatlı ahşap oymalı kapıların arasından.
Aniden karanlığın ortasına dalmak gözlerimi kör etti sanki. Bir kaç saniye sonra gözlerim ortamdaki hafif ışığa uyum sağladılar ve bulunduğum yerin tüm güzelliklerini şanslı olarak saydığım gözlerime sundular.
Uzun bir koridorun başındaydım. Açık gri dev mermerlerin zemini kapsadığını görüyorum. Koridor ilerledikçe karanlıklaşıyor ve sonunda ne olduğuna dair en ufak bir ip ucu dahi sunmuyordu.
İlk adımım atar atmaz camın taşa vurulmasını andıran ani ve kısa bir ses geliyor ve yine gözlerim körleşiyor bir kaç saniyeliğine bu sefer sebep ışık. Koridor tamamen aydınlanmış davetkar bir şekilde önümde serilmiş adımlarım bekliyor.
İlerliyorum.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben seni anlıyorum neler hissettiğini neler yaşadığını az çok biliyorum. Her zamanki gibi güzel yazmışsın. Belki tahmin edebileceğin bir dost ;)

Dünde Bıraktıklarım

Nexus

İstanbul, Türkiye
Söyleceklerim olmaya devam ettikçe burada olacağım.