Gecenin en karanlık zamanı
Hayaller vuruyor aklıma
Anılar karışıyor sulara
Dalgalanışlarda hayat
Ve dinginlikte ölüm var
Perdeyi aralıyorum
Ellerim titriyor
Gözlerim kanlı
Binlerce ufak ufak ışık
Binlerce hayat
Dokuzuncu katın penceresinden
Binlerce hayat
İrikiliyor insan
İç içe ve bambaşka
Binlerce hüzün, acı
Belki de mutluluk
Geceye nasıl sığıyor hepsi
Acılarla mı
Hüzünlerden mi
Kararıyor, gece vuruyor
İçimde geçmek bilmiyor
Sıkıntı
Şimdi İstanbul’da karanlık zaman!
Ne istediğimi biliyordum ama ona birden ulaşmak beni korkutmuştu. (III. 236)
Perşembe, Haziran 26, 2008
Duman duman
Şimdi biraz yağmur zamanı
Uzaklara bakış
Anılara dalma zamanı
Hiç geçmeyecekmiş gibi gelen zaman
Tükenişimi seyretme zamanı
Velhasıl hayat geçiyor
Değişiyoruz
Ölüme adım adım yaklaşıyoruz
Uykusuz bir gece mi, onlarcası var
Sesler var
Görüntüler var
Birbirlerinden habersizler sanki
Sonra aynadaki ben
Aslında her şeyin cevabı
Gözlerimde
Hayatı kokluyorum
Derin bir nefesle, bir daha
Gün ortasında gökte yıldızları görüyorum
Ay parlıyor güneşe inat
Ve sesler aklımı başımdan alıyor
Ağacın dalındaki kuşun gözlerinden
Duman duman hayatı görüyorum…
Uzaklara bakış
Anılara dalma zamanı
Hiç geçmeyecekmiş gibi gelen zaman
Tükenişimi seyretme zamanı
Velhasıl hayat geçiyor
Değişiyoruz
Ölüme adım adım yaklaşıyoruz
Uykusuz bir gece mi, onlarcası var
Sesler var
Görüntüler var
Birbirlerinden habersizler sanki
Sonra aynadaki ben
Aslında her şeyin cevabı
Gözlerimde
Hayatı kokluyorum
Derin bir nefesle, bir daha
Gün ortasında gökte yıldızları görüyorum
Ay parlıyor güneşe inat
Ve sesler aklımı başımdan alıyor
Ağacın dalındaki kuşun gözlerinden
Duman duman hayatı görüyorum…
Perşembe, Haziran 12, 2008
İlk Aşkım Aklımda
Gün olur asra bedel
Anlayamıyorum
Sensiz neden içimde sıkıntı
Hayat güzel oysa
Geceye bir baksana
Aşık oluyor insan
Neden gözlerim seni arıyor
Çaresizim sensiz
Neden, neden, neden
Denizde yakamoz, göz kırpıyor
Karşımda hayalin misali
Kollarım sana açık, apaçık
Şimdi gözlerimden yaşlar akıyor
Tuzlu ve kanlı damlıyor her damla
İçim sızlıyor her damlada
Gençlik önümde tükeniyor
Bitmez değilmiş
Tanıdığım gibi olsaydın, olmuyor
Işıklar azalıyor
İstanbul’um yalnız kalıyoruz
Senden nasıl koparım ben
Bir bilsem, ah bir bilsem
Efkarlıyım yarim
İlk aşkım aklımda
Neden senin gibi değil o da
Neden İstanbul’um
Sevip de söyleyemiyor, neden
Hem sev, hem sevme
Olur mu böyle
Kalp dediğin oyun hamuru mu
Kan var içinde kan
Bilir misin ne işe yarar
Döküldü mü neler yapar
Bilir misin, söyle
Dün akşam üstü
Efkarlandım, çıktım sokaklara taştım
Anlayamıyorum
Sensiz neden içimde sıkıntı
Hayat güzel oysa
Geceye bir baksana
Aşık oluyor insan
Neden gözlerim seni arıyor
Çaresizim sensiz
Neden, neden, neden
Denizde yakamoz, göz kırpıyor
Karşımda hayalin misali
Kollarım sana açık, apaçık
Şimdi gözlerimden yaşlar akıyor
Tuzlu ve kanlı damlıyor her damla
İçim sızlıyor her damlada
Gençlik önümde tükeniyor
Bitmez değilmiş
Tanıdığım gibi olsaydın, olmuyor
Işıklar azalıyor
İstanbul’um yalnız kalıyoruz
Senden nasıl koparım ben
Bir bilsem, ah bir bilsem
Efkarlıyım yarim
İlk aşkım aklımda
Neden senin gibi değil o da
Neden İstanbul’um
Sevip de söyleyemiyor, neden
Hem sev, hem sevme
Olur mu böyle
Kalp dediğin oyun hamuru mu
Kan var içinde kan
Bilir misin ne işe yarar
Döküldü mü neler yapar
Bilir misin, söyle
Dün akşam üstü
Efkarlandım, çıktım sokaklara taştım
Sevda Sözleri
Gece hiç bu kadar karanlık olmuş muydu
Karanlığa ruhumdan parçalar akıyordu
Kutup yıldızına bakasım var, bir de sövesim
Neden başımdan ayrılmazsın var diyesim
Romanın sayfalarında sabaha kaçsam
Aman Allah deyip geceye haykırsam
Bir şarkı açsam, ses son haddinde
Kabuk bağlamış geceye neşter niyetinde
Sokak lambası sektemeden yanmada
Ben de bir ömür yanacak mıyım aşkında
Sevip de ağlamak, ardından bakmak
Gelmeyeceğini bile bile ağlamak
Aşkım diyebilmek, her şeyim demek hatta
İşte yapabileceğin en büyük hata
Karanlık bir yol var şimdi, tekinsiz,
Bir bak gözlerime yaşsız, nemsiz,
Güvercin ne işin var bu saatte
Ah çektiren var belli kalpte
Uzansam asfalta sereserpe, kime ne
Unutsam senli günleri, aşıkane
Dermansız bir yaraya düştüyse gönül
Çıkarıp atmalı mı biçare misali bülbül
Terk edemiyorum içimdeki seni
Bir sen ki, benliğimden kan içeni
Uykusuz sabah et desen, etmedim mi
Haykır desen, duymadın mı hiç sesimi
Şimdi denize karşı bir kayaya oturmak zamanı
Seni düşünüp, yakamoza atmalı senli zamanı
Nağmelerinde bitmeli her şey müziğin
Susmalı herkes, dinlemeli, aşkını senin
Dudaklarım kurusun, seni söylemeyeceklerse
Bitmiyor ayrılık, gönlümde kanayan günlerse
Biliyorum çok uzaksın,
Belki bana tuzaksın
Hicran yarası, kanıma hıçkırıklarla
Ağlasam, inlesem hıçkırıklarla
Derdine derman mı aramış
Kim demiş, kim onu anmış
Dilimde acın var hala
Sevmiyorum diyemem hala
Kanun sesinden vuran tınıda
Aşkım deyişin hala kulağımda
Bu sensiz geçen bir saate ağıttır
İster duy, ister duyma, aşktır
Ne bahara ne kışa, ne gündüze ne geceye
Ne düşen mehtaba, ne yakamoza, seyreyle
Seni sevdiğimi kelimelere nakşetsem
Görsen, sevsen, kadehten medetlensem
Kalmadı tesellim, şarkıdan nağme, denizden yakamoz
Senden kalmadı ya bir tebessüm, elde yok ki koz
Pas deme zamanı gelmiş
Kimse söylememiş
Gitme vakti gelmiş, uyuyakalmışım
Rüyamda sen, sana dalmışım
Benden sana sevda sözleri olsun Didem
Kalbimde bir ömür sen, Didem
Karanlığa ruhumdan parçalar akıyordu
Kutup yıldızına bakasım var, bir de sövesim
Neden başımdan ayrılmazsın var diyesim
Romanın sayfalarında sabaha kaçsam
Aman Allah deyip geceye haykırsam
Bir şarkı açsam, ses son haddinde
Kabuk bağlamış geceye neşter niyetinde
Sokak lambası sektemeden yanmada
Ben de bir ömür yanacak mıyım aşkında
Sevip de ağlamak, ardından bakmak
Gelmeyeceğini bile bile ağlamak
Aşkım diyebilmek, her şeyim demek hatta
İşte yapabileceğin en büyük hata
Karanlık bir yol var şimdi, tekinsiz,
Bir bak gözlerime yaşsız, nemsiz,
Güvercin ne işin var bu saatte
Ah çektiren var belli kalpte
Uzansam asfalta sereserpe, kime ne
Unutsam senli günleri, aşıkane
Dermansız bir yaraya düştüyse gönül
Çıkarıp atmalı mı biçare misali bülbül
Terk edemiyorum içimdeki seni
Bir sen ki, benliğimden kan içeni
Uykusuz sabah et desen, etmedim mi
Haykır desen, duymadın mı hiç sesimi
Şimdi denize karşı bir kayaya oturmak zamanı
Seni düşünüp, yakamoza atmalı senli zamanı
Nağmelerinde bitmeli her şey müziğin
Susmalı herkes, dinlemeli, aşkını senin
Dudaklarım kurusun, seni söylemeyeceklerse
Bitmiyor ayrılık, gönlümde kanayan günlerse
Biliyorum çok uzaksın,
Belki bana tuzaksın
Hicran yarası, kanıma hıçkırıklarla
Ağlasam, inlesem hıçkırıklarla
Derdine derman mı aramış
Kim demiş, kim onu anmış
Dilimde acın var hala
Sevmiyorum diyemem hala
Kanun sesinden vuran tınıda
Aşkım deyişin hala kulağımda
Bu sensiz geçen bir saate ağıttır
İster duy, ister duyma, aşktır
Ne bahara ne kışa, ne gündüze ne geceye
Ne düşen mehtaba, ne yakamoza, seyreyle
Seni sevdiğimi kelimelere nakşetsem
Görsen, sevsen, kadehten medetlensem
Kalmadı tesellim, şarkıdan nağme, denizden yakamoz
Senden kalmadı ya bir tebessüm, elde yok ki koz
Pas deme zamanı gelmiş
Kimse söylememiş
Gitme vakti gelmiş, uyuyakalmışım
Rüyamda sen, sana dalmışım
Benden sana sevda sözleri olsun Didem
Kalbimde bir ömür sen, Didem
Gün Doğumuna Çok Var
İşte dediğin gibi oldu akşam
Laf kalabalığına boğma beni
Bak havaya, bir o var; kutup yıldızı
Korkuyorum dostum, geceler
Beni korkutuyor dostum
Hep geçmiş geliyor aklıma
Gün doğumuna çok var,
Gece ıssız, sessiz, ürkütücü
Kutup yıldızı mı yaklaşan,
İlk aşkım var gözümde
Didem, gözlerinde o var mı
Demin bu kadar yakın değildin
Demin içimde geçmiş yoktu
Didem, gözüm…
Aşk dediğin sunulan en büyük yalan
Kapıldım gidiyorum, kime ne
Acılar şimdi arkadaş
Olsun, kime ne
Derde deva varmış, kime ne
Duysam sesini, ah bir duysam
Gün doğumuna çok var,
Gece ıssız, sessiz, ürkütücü
Gözlerinde gözlerim
Geceye sarılışlarımız
Bomboş yolda yürüyüşümüz
Hayallere tutunuşumuz
Geleceğe ümitle, zaman dört elle
An ki sen ol yanımda; cennete kavuşayım
Laf kalabalığına boğma beni
Bak havaya, bir o var; kutup yıldızı
Korkuyorum dostum, geceler
Beni korkutuyor dostum
Hep geçmiş geliyor aklıma
Gün doğumuna çok var,
Gece ıssız, sessiz, ürkütücü
Kutup yıldızı mı yaklaşan,
İlk aşkım var gözümde
Didem, gözlerinde o var mı
Demin bu kadar yakın değildin
Demin içimde geçmiş yoktu
Didem, gözüm…
Aşk dediğin sunulan en büyük yalan
Kapıldım gidiyorum, kime ne
Acılar şimdi arkadaş
Olsun, kime ne
Derde deva varmış, kime ne
Duysam sesini, ah bir duysam
Gün doğumuna çok var,
Gece ıssız, sessiz, ürkütücü
Gözlerinde gözlerim
Geceye sarılışlarımız
Bomboş yolda yürüyüşümüz
Hayallere tutunuşumuz
Geleceğe ümitle, zaman dört elle
An ki sen ol yanımda; cennete kavuşayım
Yaklaş
Kutup yıldızı bir peşimi bıraksa
Ben geceye baktığımda seni görmek zorunda mıyım
Bırak zifir karasına bürünsün gece
İşin ne bir bilsem…
O zaman bütün ışıkları söndürmeli
Geceye müsaade etmeli
Sakın konuşma, sakın
Sadece sevecen gözlerinle bak
Böyle olmalı sevmek
Hele geceyse konuşmaya yer yok,
Yaklaş güzel kız, yaklaş
Hayatta olduğun her an değerli
Ben geceye baktığımda seni görmek zorunda mıyım
Bırak zifir karasına bürünsün gece
İşin ne bir bilsem…
O zaman bütün ışıkları söndürmeli
Geceye müsaade etmeli
Sakın konuşma, sakın
Sadece sevecen gözlerinle bak
Böyle olmalı sevmek
Hele geceyse konuşmaya yer yok,
Yaklaş güzel kız, yaklaş
Hayatta olduğun her an değerli
Sonra Bir Yıldız Kaysa
Pazartesi mi salı mı
Günlerimi şaşırdım, bak şu işe
Ufaktan bir tebessüm, bak şu işe
Gecenin sessizliğine haksızlık, susun
Susmuyorlar yine, bak şu işe
Sokak lambasına sırtımı versem
Belki de kaldırıma otursam
On dakikada bir araba
Sonra yarım saatte,
Bazen saat başında,
Her yer kararsa, hepsi sussa
O zaman nefes aldığımı duysam
Bir uçak geçse
Sessizliğimi parçalasa
O kadar küçüğüm ki desem
İçime sıkışsam, göğe baksam
Pazartesi mi salı mı
Günlerimi şaşırdım, bak şu işe
Ufaktan bir tebessüm, bak şu işe
Gecenin sessizliğine haksızlık, susun
Susmuyorlar yine, bak şu işe
Sokak lambasına sırtımı versem
Belki de kaldırıma otursam
On dakikada bir araba
Sonra yarım saatte,
Bazen saat başında,
Her yer kararsa, hepsi susma
O zaman nefes aldığımı duysam
Bir uçak geçse
Sessizliğimi parçalasa
O kadar küçüğüm ki desem
İçime sıkışsam, göğe baksam
Sonra bir yıldız kaysa…
Günlerimi şaşırdım, bak şu işe
Ufaktan bir tebessüm, bak şu işe
Gecenin sessizliğine haksızlık, susun
Susmuyorlar yine, bak şu işe
Sokak lambasına sırtımı versem
Belki de kaldırıma otursam
On dakikada bir araba
Sonra yarım saatte,
Bazen saat başında,
Her yer kararsa, hepsi sussa
O zaman nefes aldığımı duysam
Bir uçak geçse
Sessizliğimi parçalasa
O kadar küçüğüm ki desem
İçime sıkışsam, göğe baksam
Pazartesi mi salı mı
Günlerimi şaşırdım, bak şu işe
Ufaktan bir tebessüm, bak şu işe
Gecenin sessizliğine haksızlık, susun
Susmuyorlar yine, bak şu işe
Sokak lambasına sırtımı versem
Belki de kaldırıma otursam
On dakikada bir araba
Sonra yarım saatte,
Bazen saat başında,
Her yer kararsa, hepsi susma
O zaman nefes aldığımı duysam
Bir uçak geçse
Sessizliğimi parçalasa
O kadar küçüğüm ki desem
İçime sıkışsam, göğe baksam
Sonra bir yıldız kaysa…
Kıpkırmızı Üstüm Başım
Kıpkırmızı üstüm başım
Alacağın olsun; bak bir damla gözyaşım
Uykusuz anlarımı saysam mı
Hep senin yüzünden,
Söylesem, inansan
Yok daha neler…
Yıldız mı uçak mı seçemediğim ışık gibisin
Seviyor musun sevmiyor musun
Ama gece sokakta yapayalnız kalmak kadar
Güzelsin, daha ne denir
Karanlık kadar güzelsin
Ama bıktım artık be canım,
Sıkılıyor insan, al sana zaaf işte
Çek git başımdan!
Alacağın olsun; bak bir damla gözyaşım
Uykusuz anlarımı saysam mı
Hep senin yüzünden,
Söylesem, inansan
Yok daha neler…
Yıldız mı uçak mı seçemediğim ışık gibisin
Seviyor musun sevmiyor musun
Ama gece sokakta yapayalnız kalmak kadar
Güzelsin, daha ne denir
Karanlık kadar güzelsin
Ama bıktım artık be canım,
Sıkılıyor insan, al sana zaaf işte
Çek git başımdan!
Çarşamba, Haziran 11, 2008
Çay mı Kahve mi
Dudaklarının tuzu geliyor gece aklıma,
Tenin geliyor uyandığımda
Gözlerimi açarken yüzün geliyor aklıma
Sesini arıyorum odamda; yoksun
Çek git başımdan
Hain kız söyle nerdesin,
Beni unuttun mu dediğin gibi
Deme böyle inanmam,
Gülüşlerin geliyor aklıma…
Çek git başımdan
Kahvaltıda tat yok şimdi
Önceden var mıydı?
Bir hatırlasam…
Çay mı kahve mi karar veremiyorum…
Çek git başımdan
Elimi neye atsam vazgeçiyorum,
Ne yazasım var,
Ne okuyasım…
Kalem elimde, tahmin et kim aklımda?
Çek git başımdan
Tenin geliyor uyandığımda
Gözlerimi açarken yüzün geliyor aklıma
Sesini arıyorum odamda; yoksun
Çek git başımdan
Hain kız söyle nerdesin,
Beni unuttun mu dediğin gibi
Deme böyle inanmam,
Gülüşlerin geliyor aklıma…
Çek git başımdan
Kahvaltıda tat yok şimdi
Önceden var mıydı?
Bir hatırlasam…
Çay mı kahve mi karar veremiyorum…
Çek git başımdan
Elimi neye atsam vazgeçiyorum,
Ne yazasım var,
Ne okuyasım…
Kalem elimde, tahmin et kim aklımda?
Çek git başımdan
Aksime Karşı
Deniz sade, düz…
Sabahın körü, gün yeni ağarmış
Dalga yok, kusur yok…
Denizde aksime karşı, düşünceli…
Biraz dur diyorum kendime karşı
Dursan, dursam diyorum…
Ayrılık çok acı,
Mevsimlerin hiç birine sığdıramıyorum,
Zamanın dışında…
Hiç birine kin duyamıyorum…
Zaman dursa, bir dakikaya milyonlarcası sığsa
İçinde de bir ben, yeter, fazla bile…
Havlumu betona serdim,
Döndüm bir geri baktım,
Bir derinden iç çektim
İçimde her ne varsa attım suya…
Sabahın körü, gün yeni ağarmış
Dalga yok, kusur yok…
Denizde aksime karşı, düşünceli…
Biraz dur diyorum kendime karşı
Dursan, dursam diyorum…
Ayrılık çok acı,
Mevsimlerin hiç birine sığdıramıyorum,
Zamanın dışında…
Hiç birine kin duyamıyorum…
Zaman dursa, bir dakikaya milyonlarcası sığsa
İçinde de bir ben, yeter, fazla bile…
Havlumu betona serdim,
Döndüm bir geri baktım,
Bir derinden iç çektim
İçimde her ne varsa attım suya…
Yoksun Değil Mi
Sesin mi kısıldı
Bakma öyle, içim tuhaf
Konuşsana…
Burayı hatırlıyorsun
Biliyorum
Kaç yıl oldu?
Bu günü, günümüzü unutmadın
Biliyorum
Nerelerdeydin?
Her şey siyah beyaz
Eylül sabahında
Elinde son mektup…
Bunca zamandan sonra
Aklında mı
Aklında mıyım?
Konuşsana…
Şu ağacın yanındaki gülün dalından
Şu banktan…
Yoksun değil mi?
Yıllar beni de tüketti
Sevdiysem suç mu?
O son vedada kaldım ben,
Şimdi aklım da gidiyor
Ben kalmaktan yanayım…
Bakma öyle, içim tuhaf
Konuşsana…
Burayı hatırlıyorsun
Biliyorum
Kaç yıl oldu?
Bu günü, günümüzü unutmadın
Biliyorum
Nerelerdeydin?
Her şey siyah beyaz
Eylül sabahında
Elinde son mektup…
Bunca zamandan sonra
Aklında mı
Aklında mıyım?
Konuşsana…
Şu ağacın yanındaki gülün dalından
Şu banktan…
Yoksun değil mi?
Yıllar beni de tüketti
Sevdiysem suç mu?
O son vedada kaldım ben,
Şimdi aklım da gidiyor
Ben kalmaktan yanayım…
Senden Kopmak O An
O an senden kopmak ölümle eşken
Onlarca anı seni unutarak tükettim
Olağan olan da bu ya; unuttum
Yapmam gerekeni mi yapmamı istediğini mi,
Yaptım işte en nihayetinde,
Gecenin üçü sanırım,
Uykum yok, geceyi dinliyorum,
Gündüz duyulmayan ne varsa kulaklarımda
Klavyemin tıkırtısı bile bu kadar mıydı dedirtiyor
Sabaha az var, unutuşların şerefine şimdi,
Duvarlar var dört yanımda
Yaşam boşluklarım,
Balkona bakar bir kapı, eve bakar bir diğeri,
Bunlar da olmasa…
Yaşam da bu ya, kapılar açıp kafeslere girmek…
Senden ayrılırken ne ağlamıştım
Sen giderken,
Bir daha hiç mutlu olamam sanmıştım
Sen giderken,
Hiç sevemem sanmıştım,
Uzun bir gece, belli,
Geçmek bilmiyor
Sen nerdesin şimdi
Niye aklımdasın hala
Çek git başımdan!
Onlarca anı seni unutarak tükettim
Olağan olan da bu ya; unuttum
Yapmam gerekeni mi yapmamı istediğini mi,
Yaptım işte en nihayetinde,
Gecenin üçü sanırım,
Uykum yok, geceyi dinliyorum,
Gündüz duyulmayan ne varsa kulaklarımda
Klavyemin tıkırtısı bile bu kadar mıydı dedirtiyor
Sabaha az var, unutuşların şerefine şimdi,
Duvarlar var dört yanımda
Yaşam boşluklarım,
Balkona bakar bir kapı, eve bakar bir diğeri,
Bunlar da olmasa…
Yaşam da bu ya, kapılar açıp kafeslere girmek…
Senden ayrılırken ne ağlamıştım
Sen giderken,
Bir daha hiç mutlu olamam sanmıştım
Sen giderken,
Hiç sevemem sanmıştım,
Uzun bir gece, belli,
Geçmek bilmiyor
Sen nerdesin şimdi
Niye aklımdasın hala
Çek git başımdan!
Beyaz Oda
“Çek git başımdan!”
Hıçkırıklar, ardı arkası kesilmeyen hıçkırıklar. Gözlerim doluyor, tüylerim ürperiyor. Görüntüler sabitlenmiyor, sürekli o ana dönüp duruyorum. Ellerimi yüzüme kapasam da görüntüler hep orada, aklıma sızdılar, hıçkırıklar…
“Sen hiç bir rüya olduğunu bile bile…”, devamını getiremiyorum, konuşamıyorum. Belki ayna yerine biri olsaydı bu kadarını bile söyleyemezdim. Gözlüklerimi çıkarıp masaya bırakıyorum, defterim açık, sayfalar çizik dolu, hep beyaz yapraklı olanları sevdim, hep…
Kapı çalıyor, bakmalı mıyım? Bu sorunun cevabını verebileceğimi zannetmiyorum, alışkanlıklara uymalıyım, gayri ihtiyari bir devinim ve kapı sonuna dek açık;
“Merha… Senin neyin var böyle, ne oldu? Konuşsana…”, telaşlı konuşmasının hızına ayak uyduramıyorum, başım dönüyor, her yer film karelerine dönüşüyor, bense düşüyorum. Karanlık var sonra.
Uyandığımda yatağımdaydım. Bembeyaz çarşaflar, sımsıkı sarılmışım yorgana, sımsıkı. Beyazdan ne kadar da nefret etsem de çok güzel şimdi, ayrılmak gelmiyor içimden,etrafa bakınıyorum. Beyazlar hep hastane odasını hatırlatıyor, sessiz geceleri, mide bulandıran ilaç kokularını, bitmeyen serumları… Midem bulanıyor, kusmamalıyım, her yer tertemiz…
Odamı görmek çok güzel, her yerde anılar… Kitaplarım, en son bıraktığımda bu kadar düzenliler miydi, zannetmiyorum, belki de annem beni yatağa yatırdıktan sonra ben uyanana kadar ortalığı temizlemiştir. Herhalde öyledir.
Ayağa kalkabilecek gibi hissetmiyorum ama lavaboya gitmeliyim, kusmam gerek, her yer çok temiz, kusmam gerek, her yer ilaç kokuyor, her yer bembeyaz…
“Eren, sen hiç bir rüyada olduğunu bile bile ona inanmayı, onu yaşamayı seçtin mi? Söylesene, bir rüyaya sığınıp, saklanacak kadar kendinden kaçtın mı?”
Ayakta kalakalmış bir insan. İşte ben, soruyla donup kalıyorum. Etraf çok inandırıcı, ilk ödülüm, kazandığım kitap seti, en sevdiğim çocukluk fotoğrafım, saatim, ilk yağlı boya resmim… Her şey yerli yerinde… Bir dakika, ama her yer çok beyaz, duvarlar beyaz olmamalıydı, yatak da…
Kapıya yöneliyorum, öğürmeler artıyor, kusmamalıyım…
Kapıyı açıyorum, karşımda o. Uzun siyah saçları yüzüne karışmış, ela gözleriyle bana bakıyor, telaşlı bir sevinç var dudaklarının kıvrıklığında, gözlerinde şefkat, sevgi var… Bir an sanki bir yıla dönüşüyor derken çıtırdıyor; hayallerim parçalanıyor, mutluluklarım ve umutlarım can çekişiyor, gözlerime geri yollayamayacağım denli yaşlar birikiyor. O, … Söylemek, tekrar yaşamak berbat… O, hemşire kıyafetlerine bürünmüş…
İster istemez çarpık bir gülümseme suratıma ilişiyor. İtip lavaboya gidiyorum, ama hayır, olamaz, odamın kapısı hastane koridoruna açılıyor, böyle olmamalı, bari son rüyamda güzel şeyler olmalı, buna hakkım yok mu?
“Yok! Eren, bunu sen de biliyorsun, uzun sayılabilecek bir hayat yaşadın, bu rüya da olması gerektiği gibiydi, bir rüya olduğunu bilerek sen inandın, hadi uyanma zamanı, hadi, hadi…”
“Hayır, uyanmayacağım, bu benim elimde, değil mi, yoksa benimle neden konuşasın ki? Söylesene bunu istememe gerçekten mecbursun değil mi? Şimdi elime düştün işte, defol! Sana diyorum defol, ben burada mutluyum ve kalmaktan yanayım.”
“İyi niyetimi kötüye kullanmamanı tercih ederdim, her şey beni elimde unutma, unutma, sakın…”
Karanlık ve ekşi kusmuk.
“Hasta kendine geliyor, doktor!”, hemşire zarif adımlarla içeri süzüldü, yüzünü kapayan saçlarını eliyle geriye savurdu, kusmakta olan gencin boynunu arkadan destekledi ve temizlemeye başladı etrafı. Sonra koşuşturma oldu birkaç dakika ve beyaz, sadece beyaz…
Gözlerimi tavanda sabitledim. Dişlerimi sıkıyorum, oldukça sıkılar, bir gün şöyle demişti o; “Dişlerini her gün fırçala ki sağlam olsunlar, bir gün dişlerini sıkman gerekecek, yeterince sağlam olduklarından emin olmak isteyebilirsin!”
Evet, her şey senin elinde, görüyorum, ama pes etmiyorum, bir rüya olduğunu bile bile yaşıyorum ve inanıyorum…
Cızırtılar ve hışırtılar duyuyorum, çok uzaklardan, çok…
Sonra, hava defalarca kararıp aydınlanıyor, defalarca, ve o oda hep öyle kalıyor, sabırla dişlerini sıkan ve tavana bakanla beraber, sonra farklı gözlerden, farklı acılarla o kapının dışından içeriye giriyor bir kadın, üzüntüsü her halinden belli, doktora bakıyor, doktor ciddi, soğukkanlı…
“Durumunda bir değişiklik yok, üzgünüm!”
“Onun… Onun yaşadığını bilmek, görmek bile bana yeter, bir an bile ayrılmak istemiyorum yanından, bir an bile…”
“Evet, hanımefendi, bazen bir rüyaya bile inanmak, onu yaşamak ister insan, sizi anlıyorum!”
Suratında hafiften bir gerginlik oldu, göz kapakları gerildi, açılmamak ister gibiydi, annesi doktora korku dolu gözlerle baktı;
“Onun şu anda ne rüyalar gördüğünü bilmemize imkan yok, bence onu rahat bırakalım, ne dersiniz, belki de rüya görmeye devam etmeyi isteyen odur!”, doktor gülümseyerek hastaya bakmaya devam etti…
Bu sesler de ne, kim var orada? Hayır, bu iş seninle benim aramda, hayır, ona dokunayım deme sakın, hayır, uyanmam için iyi bir numara, ama hayır, hayır…
Hıçkırıklar, ardı arkası kesilmeyen hıçkırıklar. Gözlerim doluyor, tüylerim ürperiyor. Görüntüler sabitlenmiyor, sürekli o ana dönüp duruyorum. Ellerimi yüzüme kapasam da görüntüler hep orada, aklıma sızdılar, hıçkırıklar…
“Sen hiç bir rüya olduğunu bile bile…”, devamını getiremiyorum, konuşamıyorum. Belki ayna yerine biri olsaydı bu kadarını bile söyleyemezdim. Gözlüklerimi çıkarıp masaya bırakıyorum, defterim açık, sayfalar çizik dolu, hep beyaz yapraklı olanları sevdim, hep…
Kapı çalıyor, bakmalı mıyım? Bu sorunun cevabını verebileceğimi zannetmiyorum, alışkanlıklara uymalıyım, gayri ihtiyari bir devinim ve kapı sonuna dek açık;
“Merha… Senin neyin var böyle, ne oldu? Konuşsana…”, telaşlı konuşmasının hızına ayak uyduramıyorum, başım dönüyor, her yer film karelerine dönüşüyor, bense düşüyorum. Karanlık var sonra.
Uyandığımda yatağımdaydım. Bembeyaz çarşaflar, sımsıkı sarılmışım yorgana, sımsıkı. Beyazdan ne kadar da nefret etsem de çok güzel şimdi, ayrılmak gelmiyor içimden,etrafa bakınıyorum. Beyazlar hep hastane odasını hatırlatıyor, sessiz geceleri, mide bulandıran ilaç kokularını, bitmeyen serumları… Midem bulanıyor, kusmamalıyım, her yer tertemiz…
Odamı görmek çok güzel, her yerde anılar… Kitaplarım, en son bıraktığımda bu kadar düzenliler miydi, zannetmiyorum, belki de annem beni yatağa yatırdıktan sonra ben uyanana kadar ortalığı temizlemiştir. Herhalde öyledir.
Ayağa kalkabilecek gibi hissetmiyorum ama lavaboya gitmeliyim, kusmam gerek, her yer çok temiz, kusmam gerek, her yer ilaç kokuyor, her yer bembeyaz…
“Eren, sen hiç bir rüyada olduğunu bile bile ona inanmayı, onu yaşamayı seçtin mi? Söylesene, bir rüyaya sığınıp, saklanacak kadar kendinden kaçtın mı?”
Ayakta kalakalmış bir insan. İşte ben, soruyla donup kalıyorum. Etraf çok inandırıcı, ilk ödülüm, kazandığım kitap seti, en sevdiğim çocukluk fotoğrafım, saatim, ilk yağlı boya resmim… Her şey yerli yerinde… Bir dakika, ama her yer çok beyaz, duvarlar beyaz olmamalıydı, yatak da…
Kapıya yöneliyorum, öğürmeler artıyor, kusmamalıyım…
Kapıyı açıyorum, karşımda o. Uzun siyah saçları yüzüne karışmış, ela gözleriyle bana bakıyor, telaşlı bir sevinç var dudaklarının kıvrıklığında, gözlerinde şefkat, sevgi var… Bir an sanki bir yıla dönüşüyor derken çıtırdıyor; hayallerim parçalanıyor, mutluluklarım ve umutlarım can çekişiyor, gözlerime geri yollayamayacağım denli yaşlar birikiyor. O, … Söylemek, tekrar yaşamak berbat… O, hemşire kıyafetlerine bürünmüş…
İster istemez çarpık bir gülümseme suratıma ilişiyor. İtip lavaboya gidiyorum, ama hayır, olamaz, odamın kapısı hastane koridoruna açılıyor, böyle olmamalı, bari son rüyamda güzel şeyler olmalı, buna hakkım yok mu?
“Yok! Eren, bunu sen de biliyorsun, uzun sayılabilecek bir hayat yaşadın, bu rüya da olması gerektiği gibiydi, bir rüya olduğunu bilerek sen inandın, hadi uyanma zamanı, hadi, hadi…”
“Hayır, uyanmayacağım, bu benim elimde, değil mi, yoksa benimle neden konuşasın ki? Söylesene bunu istememe gerçekten mecbursun değil mi? Şimdi elime düştün işte, defol! Sana diyorum defol, ben burada mutluyum ve kalmaktan yanayım.”
“İyi niyetimi kötüye kullanmamanı tercih ederdim, her şey beni elimde unutma, unutma, sakın…”
Karanlık ve ekşi kusmuk.
“Hasta kendine geliyor, doktor!”, hemşire zarif adımlarla içeri süzüldü, yüzünü kapayan saçlarını eliyle geriye savurdu, kusmakta olan gencin boynunu arkadan destekledi ve temizlemeye başladı etrafı. Sonra koşuşturma oldu birkaç dakika ve beyaz, sadece beyaz…
Gözlerimi tavanda sabitledim. Dişlerimi sıkıyorum, oldukça sıkılar, bir gün şöyle demişti o; “Dişlerini her gün fırçala ki sağlam olsunlar, bir gün dişlerini sıkman gerekecek, yeterince sağlam olduklarından emin olmak isteyebilirsin!”
Evet, her şey senin elinde, görüyorum, ama pes etmiyorum, bir rüya olduğunu bile bile yaşıyorum ve inanıyorum…
Cızırtılar ve hışırtılar duyuyorum, çok uzaklardan, çok…
Sonra, hava defalarca kararıp aydınlanıyor, defalarca, ve o oda hep öyle kalıyor, sabırla dişlerini sıkan ve tavana bakanla beraber, sonra farklı gözlerden, farklı acılarla o kapının dışından içeriye giriyor bir kadın, üzüntüsü her halinden belli, doktora bakıyor, doktor ciddi, soğukkanlı…
“Durumunda bir değişiklik yok, üzgünüm!”
“Onun… Onun yaşadığını bilmek, görmek bile bana yeter, bir an bile ayrılmak istemiyorum yanından, bir an bile…”
“Evet, hanımefendi, bazen bir rüyaya bile inanmak, onu yaşamak ister insan, sizi anlıyorum!”
Suratında hafiften bir gerginlik oldu, göz kapakları gerildi, açılmamak ister gibiydi, annesi doktora korku dolu gözlerle baktı;
“Onun şu anda ne rüyalar gördüğünü bilmemize imkan yok, bence onu rahat bırakalım, ne dersiniz, belki de rüya görmeye devam etmeyi isteyen odur!”, doktor gülümseyerek hastaya bakmaya devam etti…
Bu sesler de ne, kim var orada? Hayır, bu iş seninle benim aramda, hayır, ona dokunayım deme sakın, hayır, uyanmam için iyi bir numara, ama hayır, hayır…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Dünde Bıraktıklarım
-
►
2007
(28)
- ► Nisan 2007 (19)
- ► Temmuz 2007 (1)
-
▼
2008
(115)
- ► Şubat 2008 (1)
- ► Mayıs 2008 (80)
- ▼ Haziran 2008 (13)
-
►
2009
(33)
- ► Eylül 2009 (1)
Nexus
- Eren
- İstanbul, Türkiye
- Söyleceklerim olmaya devam ettikçe burada olacağım.